İnsan ilişkisel bir varlıktır.
Yüzyıllar boyunca insanları bir arada yaşatabilen temel motivasyon ilişki kurma ihtiyacıdır. Peki bu ihtiyacı şekillendiren etmenler nelerdir diye baktığımızda ilk basamakta hayatta kalma güdüsünü görebiliriz. Bir aradayken yalnızken olduğumuzdan daha güçlü ve güvende hissettiğimiz gerçeği nesilden nesile aktarılmaktadır.
Ayrıca biriyle olma isteğimiz fizyolojik olarak da tetiklenmektedir. Beynimizin salgıladığı oksitosin hormonu tam da bu tetiklenmeyi yaratan hormondur. Sevdiğimiz, güvendiğimiz birine dokunduğumuzda salınan bir kimsayaldır. Ve insan kendi kendineyken bu hormonu üretemez. Güven, huzur, rahatlama, sıcaklık hissinin varlığının altını çizebilmek için ötekine ihtiyacımız vardır.
İnsan eksik doğar.
İnsan doğduğu andan itibaren bir ötekinin varlığına ilk olarak hayatta kalabilmek için ihtiyaç duyar. Bakım verenin yalnızca fiziksel ihtiyaçları karşılaması bebek için yeterli değildir. Aynı zamanda duygusal oradalığı da sağlıyor olması gerekmektedir ki bebek hayat ile tutarlı bir güven bağı geliştirebilsin. Tam da burada son yıllarda son derece erozyona uğramış bağlanma kuramına değinmek gerekiyor.
Bağlanma Kuramı ve Bağlanma Biçimleri
Bebek ilk 3 senede anne için oluşturduğu imgeyi yaşamı boyunca karşılaşacağı tüm ‘’öteki’’ ler için bir referans noktası olarak belirler.
Bebek yeni doğduğunda anne ile bir ‘’psikolojik erime’’ içindedir. Yani ‘’bir’’ olma hali. Çocuk bu bir olma halinden çıkıp ‘’birey’’ olduğunda kişilik gelişimi için önemli adımlardan birini atmış olur.
Ayrılma- bireyleşme çelişkisi
Bebeğin bireyleşme isteği ve annesi tarafından korunma isteği çatışmaktadır ve bu çatışma etkisini ilk 6 yıl özellikle özbenlik algısı yoğunlukta olmak üzere yaşam boyunca hissettirecektir.
Bağlanmanın 3 Temel İşlevi
- Dünyayı keşfederken dönülebilecek güvenli bir limana sahip olma
- Fiziksel gereksinimleri karşılama
- Yaşama dair güvenlik duygusu geliştirebilme olanağı
Eğer bakım veren ile çocuk arasında bağlanma işlevleri yerine getirilmezse çocukta düşük özbenlik algısıyla bağlantılı çeşitli patolojiler ortaya çıkabilmektedir.
Bağlanma Biçimleri / Bağlanma Türleri
- Güvenli Bağlanma
Burada çocuk ile bakım veren arasında güvenli ve tutarlı bir ilişki söz konusudur. Bakım veren duyarlı, kapsayıcı, gereksinimi hızlıca fark edip karşılayabilen biridir. Burada çocuk bakım verenden ayrıldığında normal bir gerilim yaşar. Ve geri döndüğünde ona mutlu ve sevinçli bir karşılamada bulunur. Tutarlı, duyarlı, cesaretlendiren ve seven bir ebeveyn tutumu söz konusu olduğunda güvenli bağlanma ortaya çıkabilir.
Ve bu bağlanma biçimine sahip bireyler sağlıklı ilişki kurma kapasitesi gelişmiş bireylerdir.
- Kararsız Kaygılı Bağlanma
Burada tutarsız bir bakım veren varlığı söz konusudur. Kimi zaman çok ilgili ve şefkatliyken kimi zaman tamamen ilgisiz ve sevgisiz bir bakım verenle ilişki kurmaya çalışan bir çocuk söz konusudur. Ebeveyne hem çok yoğun bir yapışma arzusu besler, hem de öfke duyar. Çelişkili duygu ve davranışların gözlemlendiği oldukça huzursuz bir ilişkidir. Çocuk bakım verenden ayrılırken aşırı bir üzüntü ve ayrılmaya direnç gösterir. Döndüğünde ise bakım verene karşı çok öfkeli ve reddedicidir.
Bu bağlanma biçimiyle büyüyen bireyler duygusal denge oluşturmakta zorlanabilirler ve bu sebeple de sağlıklı ilişki kurma zeminleri çok kaygandır.
- Kaçıngan Bağlanma
Burada bakım veren bebeğe karşı duygusal ve fiziksel olarak mesafeli olarak görülür. Bu mesafe ve bağımsızlık aracılığıyla da çocuğun ihtiyaçlarına karşı bir duyarsızlık söz konusudur. Bakım verenin duygusunu anlamak neredeyse imkansızdır. Yoğun duygusal ihmal vardır. Burada bebek de bakım verene karşı aynı bağlantısızlıktadır. Bakım verenin gidişini sakin ve tepkisiz karşılar, döndüğünde de reddedici ve uzaklaştırıcıdır.
Bu bağlanma biçimiyle büyümüş bireyler duygusal ihtiyaçlarını fark etmede zorlanma, onları bastırmaya yönelme ya da bir ötekinin duygusunu anlama gibi konularda zorlanırlar. Bu sebeplerle de duygusal yakınlık kurmakta güçlük çekerler.
-
Güvensiz Bağlanma
Burada bakım veren tutumu travmatik denebilecek kadar tutarsız ve zarar vericidir. Çocuk bakım verenden korkar ama aynı zamanda onun koruyuculuğuna da inanmayı ister. Aynı zamanda ihmal, istismar davranışlarının varlığı da söz konusu olabilir. Çocuk tutarsız, kafa karıştıran bir ortamda yetişmektedir.
Bu bağlanma biçimiyle büyüyen bireyler için güven ilişkisi kurma ihtimali çok uzakta görünür çünkü duygusal yaraların derinliği oldukça fazladır.
Kendimizi Ötekiyle Birlikte Var Ederiz
Yukarıdaki paragraflar boyunca kendimiz olabilmek için birine ne kadar ihtiyaç duyduğumuz ve bu ötekinden etkilenmeye ne derece açık olduğumuzun altını çizmeye çalıştım. Tüm bunlarla birlikte kimlik gelişimimiz, değer duygumuz yine ilişkiler yoluyla olmaktadır. Kendimizi anlamak ve inşa etmek için başkalarıyla sağlıklı ilişkiler kurmalıyız.
Son olarak kültürel normları doğru okumak, sosyal becerilerimizi geliştirmek, uyum sağlamaya açık olmak ve her şeyden öte ilişki kurmaya gönüllü olmak gerekmektedir.
Kısaca ilişki kurmanın yolu kendimizi tanımak ve başkalarını anlamaya gönüllü olmaktan geçiyor. Kendimize kör başladığımız her ilişki ötekine de körleşmemize neden oluyor ve tam da burada ilişkisel problemler başlıyor…