Ne Okudum’da ikinci kez ağırlayacağız Ayfer Tunç’u. Bu kez Kuru Kız romanı ile… Bir önceki sefer Suzan Defter’i konuşmuştuk. Ayrıntılar hemen şurada https://www.senasoysal.com/blog/ayfer-tunc-suzan-defter/
Kuru Kız çok yeni bir kitap. Okurken çok keyif aldığımı ve de roman kahramanımız Kuru Kız’ı çok sevdiğimi söyleyerek başlayayım. Kitap çok hızlı akan 216 sayfadan oluşuyor. Yazarın akıcı dilini bu romanında da görüyoruz. Hikayenin içine giriyor ve akışta sürükleniyorsunuz.
Kitabı okuması kolay ancak hissetmesi güç! İnsan olmanın acımasız taraflarının vurgulandığı bir gerçeklikle sıkça karşılaşıyoruz ve ne tuhaftır ki “Bu nasıl olur?” tepkisi yerine “Tam da böyle olur” dediğimi fark ettim kendi içimde. Dışarıda gördüğüm kötülüğü, acımasızlığı kanıksamaya başladığımı fark etmek benim canımı yaktı…
Kuru Kız görünen ardındaki görünmeyeni, ön yargılar ve gerçeklerin arasındaki uçurumu hatırlatıyor bize. Bunu yaparken “Böyle gelmiş, böyle gider” kalıbını da öyle bir yıkıyor ki değişim cesaretiyle hayranlık uyandırmayı başarıyor.
Bu bir özgürlük romanı, hayatsız hayatların canlanabileceğine, kuruyan yerlerin yeniden yaşam dolabileceği umudunun romanı…
Dilerim keyifle okursunuz!
Kitaptan alıntılarla bitiriyorum;
”Hayatı küçüktü, dardı ama kendi elindeydi…”
“Adil olmak için iyi olmaya gerek yoktu ama iyi olmak için adil olmak şart gibi…“
“İnsan bu.. İyi olması da kötü olması da kendi özüne ve içinde bulunduğu şartlara bağlı. Şartlar kötüleştikçe kötülük de artıyor. İnsanoğlu dayanışmayı içselleştiremiyor bir türlü.“
Klinik Psikolog Sena Soysal
İstanbul Ataşehir Psikolog