Kendi içime sığamıyorum haberleri okuduğumdan beri. Pınar Gültekin’in gülümseyen yüzünü görüyorum her gözümü kapadığımda önce, sonrasındaysa bir varil beliriyor önümde. Boğuluyorum, hissettiklerimi yutamıyorum. Kadına şiddettin, kadın cinayetlerinin, ötekileştirmenin hiçbir türlüsünü hazmedemiyorum.
Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliğinde Kadın Olmak
Türkiye’de yaşayan hemen her kadın benzer korkular taşır kendi yalnızlığında kaldığında. Takip edilmek ve taciz edilmek kabuslarının tedirginliği arasında gidip gelir gündelik yaşamında. Hep bir “kendini korumak zorunda hissetme” halindeyiz. Olur da bir an o korumayı bırakırsak neler olabileceğini her gün yeni bir haberle hatırlatan bir ülkede yaşıyoruz çünkü… Kadına şiddet haberleri, kadın cinayetleri içerikleri başlıkları değiştirilerek, yitirilen hayatlar isimsizleştirilerek sunuluyor üstelik. Sanki ne geçmişi vardı bu kadınların ne de bir gelecek hakkediyorlardı…
Kişiliksizleştirilen rakamlar olarak gündemde kalıyorlar! Gündemden düşünce, daha da kötüsü hiç gündeme bile gelemeyince herkes her şey yolundaymış gibi yaşamaya devam ediyor. Ama kaybolan hayatlar, korku dolu yaşamların ön gösterimi gibi sanki ve kadınların aklından hiçbir yere gitmiyor.
Bilinçlenmek ve Bilinçlendirmek Zorundayız!
Cinsiyetimizden bağımsız olarak şiddetin türlerini bilerek başlayacağız bilinçlemeye.
Sözel Şiddet: Kelimelerin düzenli olarak korkutma, uzaklaştırma, sindirme, cezalandırma ve yönetim amacıyla kullanılmasıdır. Hakaret, küfür, lakap, yoğun olumsuz eleştiri ve alay etme de sözel şiddet kapsamında değerlendirilmektedir.
Duygusal/ Psikolojik Şiddet: Duyguların, duygusal ihtiyaçların; aşağılama, zorlama, cezalandırma ile öfke ve gerginlik haliyle sürekli istismarı, yaptırım ve tehdit düzeni üzerine kurulu şiddet türüdür. Sevgi, ilgi, destek, onay yoksunluğu ile birlikte küçümseme, değer ve inançlara saygısızlık, sosyal ilişkilerden soyutlama gayreti, aile ve arkadaşlara yönelik aşağılama, sosyal yaşam denetlenmesi, özel alan paylaşımının tekele alınması gibi durumlar duygusal- psikolojik şiddet içeriklidir.
Fiziksel Şiddet: Fiziksel gücün sindirme, korkutma, kontrol, yönetim ve yaptırım aracı olarak kullanılmasıdır. Fiziksel şiddet; itmek, tokat atmak, ısırmak, boğmaya çalışmak, tekmelemek, yumruklamak, eşya fırlatmak, fiziksel güce dayanarak evden çıkışın ya da eve girişin engellenmesi, kesici- delici ve ateşli aletlerle (bıçak veya silah gibi) tehdit, işkenceye baş vurmak olarak tanımlanabilir.
Cinsel Şiddet: Bireyin kendi rızası ve isteği dışında herhangi bir cinsel eyleme maruz kalması ya da buna kalkışılması durumudur. Sözel veya mimik ve jestler aracılığıyla olabileceği gibi doğrudan fiziksel etkileşimin de içinde olduğu durumları kapsar. Cinsel şiddetin dereceleri değişebilir ancak bu şiddetin var olduğu gerçeğini değiştirmez. Yabancılar tarafından uygulanabildiği gibi aile veya yakın çevreden, iş yerinden, randevulaşılmış, birileri, sevgili ve hatta eş tarafından da uygulanabilir.
Ekonomik Şiddet: Ekonomik gücün sindirme, korkutma, kontrol, yönetim ve yaptırım aracı olarak sürekli kullanılmasıdır. Çalışma hayatının sürdürülmesini engelleme, ailenin ekonomik gereksinimlerini ihmal etme, çalışma hayatı üzerinde kontrol sağlamaya çalışma, mevki ve rütbe değişimlerinin engellenmesi, para kaynaklarının aşırı kısıtlanması ve denetimi, ev ihtiyaçlarına aşırı ilgisizlik ekonomik şiddetin örneklerindendir.
Burada unutulmaması gereken tek bir şey var o da şiddetin biçim ve yoğunluk derecesi değiştirebileceği gerçeği… Hiçbir şiddet türünün varlığı yok sayılamaz!
Kurduğunuz iletişimde gözlemlediğiniz, maruz kaldığınız, uyguladığınızı fark ettiğiniz bir şiddet varsa bunun üzerine konuşmak, çalışmak, yardım almak, çözüm bulunamıyorsa da oradan uzaklaşmak zorundasınız, zorundayız!
Öfkem ve kaygım kapışıyor, içim ne zaman soğuyacak bilemiyorum. Dileğim hiçbir varlığın ötekileştirilmediği bir ülkede güvenle, huzurla, endişesizce yaşıyor olmak. Nasıl olacak bilmiyorum ama inanmak istiyorum…
Uzman Psikolog Sena Soysal
İstanbul Ataşehir Psikolog