Yakın zamanda “Ev” romanıyla romanlarıyla tanıştığım Nermin Yıldırım’ın ilk romanı olan Unutma Beni Apartmanı aile, arkadaşlık, bireysellik, ayrılık temalarıyla bezenmiş.
Süreyya’nın hikayesi yabancılık ve köksüzlükle temellenmiş. Tek başınalığın, yalnızlığın, kabuğun içindeki rahatlığın ve rahatsızlığın hikayesini dinliyoruz ondan.
Süreye hayalet bir yazar. Hayatta kendini var etme cesaretsizliğini en net yazdıklarının altına atamadığı kendi imzasıyla hissediyoruz.
Roman içinde romanlar okuyoruz, ve her birinde Süreyya’dan izler olacak şekilde kurgulamış Yıldırım bu romanları. Türkiye’nin siyasal ve sosyal tarihine de uğruyor roman akışta, geçmişle güçlü bağı bu şekilde kurduruyor.
Nermin Yıldırım’ın kalemi çok akıcı. Kitap 418 sayfadan oluşuyor, ancak o kadar hızlı ilerliyor ki, bayram tatilinde okuyabilmek için iyi bir seçenek olabilir.
Kitaptan alıntılarla yazıyı sonlandırıyorum.
“Elbette korkuların sebepleri vardır. İnsan sadece dışarıdan gelecek tehlikelerden değil; içeridekilerden, kendi gizli yaralarından da korkar. Hatta en çok onlardan…”
“Yokluğun birilerinin varlığına tesir etmesi gerekir. Etmiyorsa kimse için önemli olamamışsın, kimsenin hayatında boşluğu hissedilecek bir yer dolduramamışsın demektir bu. Uçsuz bucaksız bir yalnızlığın orta yerinde yaşamışsın demektir.”
Klinik Psikolog Sena Soysal
İstanbul Ataşehir Psikolog