Anne babaların tutumları çocuğun özgüvenini büyük oranda etkiler fakat ebeveynler çoğu zaman bunun önemini fark etmekte güçlük çekerler.
Özgüven kişinin kendine duyduğu sevgi, güven, kendini, duygu ve yeteneklerini tanıması olarak tanımlanmaktadır. Var olabilmenin temeli özgüvenden gelmektedir.
Ülkemizde çocuk edebiyatı alanındaki yapıt sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Artan yapıt sayısı maalesef çocuk edebiyatı alanında ortaya çıkan ürünlerin çocukların eğitimi ve psikolojisi temel alınarak değerlendirilmesini güçleştirmektedir.
Çocuğun mutluluğu anne babadan istenen her şeyin yapılması olarak tanımlanıyor bugünlerde. İyi ebeveynlik çocuğun tüm isteklerinin olması demek mi? Çocuk istediği her şeyi elde ederek mutlu bir çocuk mu oluyor yoksa her zaman daha fazlasını isteyecek bir yetişkin olmanın güçlü temellerini mi alıyor?
Yapılan araştırmalar her bireyin aldatma eğilimi olduğunu gösteriyor. Peki insanlar neden aldatmaya ihtiyaç duyuyor? Bu sorunun cevabı ilişkinin biçimine, partnerler arası iletişime, partnerlerin kişilik ve ilişkisel özelliklerine göre değişebiliyor.
Gün boyu yanınızdan neredeyse hiç ayırmadığınız şey ne? Nereye giderseniz sizinle birlikte gelen, uykuda bile sizden ayrılmayan, uzaklaştığınızda aklınızın kaldığı bir şey düşünün... Akıllı telefonlar! En yakın arkadaşlarımız.
Kullandığımız aşk ve sevgi sözcüklerinin biçimi ve sıklığı, romantik ilişkilerimizle ilgili ipuçları veriyor. Hayatımız kurduğumuz ilişkilerin duygusallığı, canlılığı, biçimiyle şekilleniyor.
Çoğul Kişilik ya da Disosiyatif Kimlik Organizasyonu bireyde iki ya da daha fazla kimlik ya da kişiliğin var olduğu, her birinin algı ve çevreyle etkileşim örüntülerinin farklı olduğu bir yapıdır. Genellikle bu kişiliklerin en az iki tanesi bireyin davranışlarını kontrol eder, devreye giren kişiliklerle beraber normal dışı, ‘kayıp zaman’ olarak da adlandırılabilecek bir hafıza kaybı yaşanabilir.
Borderline kişilik örüntüsünü sahip kişiler duygu düzenlemesinde zorluk yaşarlar. Ruhsal durumlarında istikrarsızlık görülür. Buna bağlı olarak yaşadıkları ilişkiler ve davranışlarında da dengeli bir durum gözlemlemek zor olacaktır. Kişi "ya hep, ya hiç", "ya iyi, ya kötü" sınırlarındadır ve arada başka bir seçenek olabileceğini hayal dahi edemez.
İçe dönüklük, sosyal ilişkilerden kaçış özeliklerinin erken yetişkinlikte görülmeye başladığı; aile de dahil olmak üzere yakın sosyal ilişkiden çok hoşlanmayan şizoid kişiler yalnız vakit geçirmeyi tercih ederler.
Öz saygı, kendine güven, kendini iyi hissetme, diğerleriyle olan ilişkisel mesafelenme için belirli bir oranda narsizm gereklidir. Narisizm eksikliğinde kişi kendini yetersiz, değersiz, hiçbir şeye layık olmayan biri olarak görebilir ve kendini ihmal edebilir. Sağlıklı bir birey olabilmek için öz değer gerçekliğimizin farkında olmalı ve yaşamımızı buna göre sürdürmeliyiz.
Dünya Sağlık Örgütü’nün ifadesine göre cinsellik; “ fiziksel, duygusal, entelektüel ve sosyal yönlerin kişiliği, iletişimi ve aşkı zenginleştirici etkilerinin bileşiminden oluşur. Herkesin cinsel bilgilere ulaşma ve cinsel ilişkiyi zevk için ya da üreme amacıyla yaşama hakkı vardır.