Toplumsal cinsiyet olgusu, kadın ve erkeklerin beklenti, değer, imaj, davranış, inanış ve rollerini tanımlayan fikirlerin sosyal yapılanması olarak tanımlanabilir.
Cinsiyet ve Toplumsal Cinsiyet Nedir?
Cinsiyet: Bireyin kadın ya da erkek olarak mevcut genetik, fizyolojik ve biyolojik özellikleri olarak tanımlanmaktadır. Bu özellikler kadın ve erkek arasında bir eşitsizlik değil, sadece bir cinsiyet farkı yaratmaktadır.
Toplumsal Cinsiyet: Farklı kültürde, tarihin farklı anlarında ve farklı coğrafyalarda kadınlara ve erkeklere toplumsal olarak yüklenen roller ve sorumlulukları ifade eder. Sosyal yönden kadın ve erkeğe verilen roller, sorumluluklar olarak tanımlanabilir.
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği
Fırsatları kullanma, kaynakların ayrılması ve kullanımında, hizmetlere ulaşmada bireyin cinsiyeti nedeni ile ayrımcılığa maruz kalmaması/ayrımcılık yapılmamasıdır.
Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği
Erkek cinsiyeti ile kadın cinsiyeti arasında toplumsal yaşama katılma düzeyi açısından farklılıklar oluşur. Sayısal bakımdan eşit olmalarına rağmen iki cinsin toplumsal alanda temsiliyetleri farklılaşır. Toplumun gözünde erkek ilk planda yer alır, etkendir ve özne durumundadır. Bunun sonucu olarak para kazanma, aile ekonomisini kalkındırma görevleri erkeğindir. Mantıklı kararlar vermek zorunda olma, hiçbir koşulda duygusal olmama, ağlamama ve güçlü olma gibi iş bölümleri ve roller erkek olmakla özdeştirilir.
Diğer bir yandan ise kadın toplumda ikinci planda yer aldığı görülür. Edilgen konumdaki kadının iş bölümü kocasına ve çocuğuna bakmak, ev işleri yapmak, bazı durumlarda çalışmak iken toplumsal rolleri ise, duygusal, anaç, sevgi dolu, şefkatli, hassas ve itaatkar olmaktır.
Bu yükümlülükler kadının üzerinde erkeklere oranla daha çok baskı kurar çünkü kadının rolleri erkeğe göre hayatının her alanında daha pasiftir ve kadın erkeğe hizmet etmek için tasarlanmış bir araçmış gibi toplumdaki yerini alır. Bu durum gerek ev alanında gerek iş hayatında birbirinden farklı değildir.
Yetiştiğimiz kültür toplumsal cinsiyet algımızı şekillendirir. Kadın veya erkek olma kavramları toplum ile birlikte şekillenmektedir. Okuyan ve gelişen bir toplum olduğumuzu düşünecek olursak eşitsizliğe yeni bir bakış getirmemizin çok da güç olmayacağını fark edebiliriz. Kadını sosyal ve profesyonel hayatta erkekten ayrıştırmayı reddederek bireysel olarak eşitleşme sürecine katkıda bulunabilirsiniz.
Eşitlikçi bir toplum yaratmak kendi içimizde başlar. Kullandığımız kelimelerden, davranış biçimlerimizden, cinsiyetlere ve cinsel yönelimlere olan tutumlarımızdan biz sorumluyuz ve bu sorumluluğun bilincinde olmak her şeyi değiştirecek…