Anksiyete – kaygı; günlük yaşamda çok sık duyduğumuz kelimeler haline geldi. Hızla değişen, gelişen hayatlarımızın bir parçası olarak kaygı hissetmek doğaldır. Stresli durumlar, tehdit, baskı durumlarında bedende doğal bir tepki olarak kaygı oluşur.
Kaygı bizi yalnızca “kötü mü” etkiler?
Kaygı, her zaman olumsuz bir etkisi olduğu düşünülmemelidir. Odaklanma, harekete geçme, karar verme, problemleri çözme konularında bir motivatör olarak görev alabilir. Yoğun yaşanan kaygı ise, ilişkileri, günlük yaşamı olumsuz etkilemeye başladığında, işlevsel düzeyden bozukluğa geçmiş olabilir.
Kaygı bozuklukları; panik bozukluk, sosyal kaygı bozukluğu, fobiler ve genel kaygı bozukluğu gibi türlere ayrılmaktadır. Kaygı türlerine göre belirtiler farklılık gösterebilir.
Kaygı bozukluklarının fiziksel ve duygusal semptomları
- Panik, korku ve tedirginlik,
- Uyku sorunları,
- Konsantrasyon sorunları,
- Huzursuzluk, sinirlilik,
- El ve/veya ayaklarda terleme,
- Nefes darlığı,
- Kalpte çarpıntı hissi,
- Sakinleşmede zorluk,
- Ağız kuruluğu,
- El ya da ayaklarda hissizlik, karıncalanma,
- Mide bulantısı,
- Kas gerilimi,
- Baş dönmesi.
Kaygının temeline ulaşabilmek ve onu anlamlandırmak için bir terapi desteği alınması yararlı olacaktır. Terapide, birey kendiyle ilgili belirsiz noktalara temas edip, mevcut kaygı alanını tanımaya, ona yaklaşmaya başlayacaktır.
Yukarıda sıralanan konuların tümü anksiyete – kaygı bozuklukları terapisinde çalışılabilir. Siz de içsel yolculuğunuzda size eşlik edecek bir uzman arıyorsanız,